İslam dininin önemli vecibelerinden birisiolan kurban ibadetinin insana ve çevreye zararı olmadan eda etmek için dikkat edilmesi gereken hususlar vardır. Dini amaçla ve ibadet maksadıyla yerine getirdikleri kurban kesiminin gerekli dini hükümlere uygun sağlık ve çevre şartlarına riayet edilerek yerine getirilmesi, başta hayvanlardan insanlara geçen (zoonotik) hastalıklar olmak üzere, sağlık, çevre sağlığı, temizlik, etin işlenmesi, pişirilmesi, tüketilmesi, sakatatlarını çöpe atılmaması, sokak hayvanlarına verilmemesi, toprağa derince gömülerek imha edilmesi gibi konularda halkımızın bilgilendirilmesi çevre ve toplum sağlığının korunması açısından önem arz etmektedir.
Kurban kesmek isteyenlerin kurbanlarını dini hükümlere, sağlık şartlarına ve çevre temizliğine uygun olarak hayvana en az acı verecek şekilde kesmelerine veya vekâlet yoluyla kestirmelerine yardımcı olunması, kurban satış ve kesim yerlerinin belirlenmesi, kesim yapacak kişilerin eğitilmesi ve bu konulara ilişkin diğer hususlarla ilgili tedbirlerin alınması konuları hakkında Diyanet İşleri Başkanlığınca yayımlanmıştır Tebliğe ulaşmak için (http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2018/06/20180619-3.htm )
Kurban satış yerlerinin, kurbanlık hayvan naklinin, kurban kesim yerlerinin ve kesim sonrası etin işlenmesi esnasında gerekli hijyen, güvenlik ve asgari teknik şartlara uyulması gerekmektedir.
Hayvanlardan insanlara bulaşan ve halk sağlığı yönünden çok büyük önem taşıyan bakteriyel, viral, paraziter ve fungal hastalıklar (zoonotik hastalıklar) mevcuttur. Bu hastalıklardan bazıları: tüberküloz, bruselloz, şarbon, salmonelloz, leptospiroz, kampiylobakteriyoz, listeriyoz, yersiniyoz, toksoplazmoz, kuduz, deli dana hastalığı, Q‐humması, sistiserkoz, kist hydatik, askariazis, teniazis, kriptosporidoz, trişinelloz, sarcosporidozdur.
Bu hastalıklardan trişinelloz, deli dana (Creutzfeldt-Jacob Hast.) hastalığı ve Q‐humması hariç diğer hastalıklar ülkemiz açısından önemlidir. Bu nedenle hayvan yetiştiricileri ve satın alan kişilerin gerekli sağlık kontrolleri yapılmayan hayvanlarla temasa geçmeleri ve bunların etlerini tüketmeleri kendileri ve ailelerinin sağlıkları açısından büyük riskler taşımaktadır.
Bu nedenle, hastalık yapan ve bozulmaya neden olan mikroorganizmaların ete bulaşmasının önlenmesi, ette mevcut mikroorganizma sayısını azaltmak veya kabul edilebilir bir seviyeye indirmek, mikroorganizmaların üremelerini ve toksin salgılamalarını engellemek için kesim, yüzme ve parçalama işlemlerinin serin yerlerde yapılması son derece önemlidir. Çevre sağlığı yönünden de kesimi takiben ortaya çıkan kan, mide ve bağırsak içeriği önemlidir. Bunların gelişi güzel bir şekilde etrafa atılmaması ve akarsulara dökülmemesi gerekmektedir. Ayrıca bunların ve hastalık taşıyan diğer iç organların (karaciğer ve akciğer gibi) köpek ve kedilere verilmemesi gerekir. Bütün bunlar usulüne uygun bir şekilde imha edilmeli veya derin çukurlara gömülmelidir. Çünkü bu organlar insanların başta karaciğeri olmak üzere, akciğer, beyin gibi organlara yerleşerek bugün için ilaçla tedavisi olmayıp cerrahi müdahaleyi gerektiren kist hidatik hastalığının yayılmasına yol açmaktadır.
Ayrıca hayvanların kesilmesi, yüzülmesi, karkasın parçalanması, etin nakli, muhafazası, pişirilmesi ve tüketime sunulması aşamalarında kişisel temizlik kuralları ihmal edilmemelidir
Etin kesim sonrasında hemen kapalı ortamlara alınarak soğutulması ve parçalama işlemini müteakip en fazla +4 °C, +5 °C sıcaklıkta bekletilmesi gerekir. Hemen tüketilmeyecek etler soğukta bekletilmeli, derin dondurucuya alınmalı veya kavurma yapılarak muhafaza edilmelidir. Sakatat ile etlerin aynı ortamda bulundurulmaması gerekir.
Bazı zoonotik hastalıkların çiğ veya az pişmiş etlerin yenmesiyle bulaştığı düşünüldüğünde, etler kesinlikle çiğ veya az pişmiş olarak tüketilmemelidir.
Kırmızı etin ağırlıklı olarak tüketildiği kurban bayramında dengeli beslenmek büyük önem taşımakta; Aşırı yağlı ve şekerli besinler tüketmek başta kalp olmak üzere vücudu olumsuz etkilemektedir. Bu yüzden özellikle kalp, şeker ve tansiyon hastalarının normal beslenme düzeni dışına çıkmamaları gerekmektedir.
Gün içinde birden fazla kez et tüketmek hem sindirim sistemini hem de kalp damar sağlığını olumsuz etkileyebileceğinden ortalama bir insanın günlük 50-100 gram arasında et tüketmesi genel sağlığın korunması açısından önemlidir. Daha fazla alınan protein ise enerjiye çevrilirken açığa çıkan üre böbreklerin yükünü artırmaktadır. Yeteri kadar sıvı alınmazsa vücudun susuz kalmasına neden olabilmektedir. Bu yüzden günlük 2-2,5 lt sıvı (su, ayran vb gibi) tüketimine özen gösterilmelidir.
Etin yapısında posa bulunmadığından bir öğünde çok fazla tüketilebilmektedir. Bunu önlemek için yemeğe mutlaka çorbayla başlanmalı, Et ile birlikte C vitamininden zengin olan salata tüketmek etteki demirin vücut tarafından daha fazla alınmasını sağlamaktadır. Bu nedenle etle birlikte bol sebze ve yeşilliklerden oluşan salata özellikle tüketilmelidir.
Hayvanlar ilk kesildiklerinde ölüm sertliği oluşmaktadır bekledikçe metabolizma ile oluşan asitlerin de etkisi ile bu sertlik yavaş yavaş kaybolmaktadır. Bu yüzden etin hemen tüketilmemesi gerekir. Pişirmede kolaylık hem de lezzet açısından et buzdolabında 24 saat bekletildikten sonra tüketilmelidir.
Kurban etinin dayanma süresi, dinlenmesine, etin cinsine ve soğutma şekline göre değişmektedir. Etin uzun süre muhafazası için derin dondurucu kullanılmalıdır. Et buzdolabında -2 derecede en fazla bir hafta beklerken, derin dondurucuda -18 derecede 4-6 ay muhafaza edilebilir.
Eti kavurma veya kızartma olarak tüketmek etin hem sindirimini zorlaştırmakta hem de vitamin ve mineral kaybına neden olabilmektedir. Etin fırınlanmış, ızgara ve haşlama olarak tüketmeye özen göstermek uygundur. Ayrıca yine vitamin ve mineral kaybı olmaması açısından etler hızlı değil, hafif veya orta sıcaklıkta uzunca süre pişirilmelidir.
KİSTİK EKİNOKOKKOZ (KİST HİDATİK) NEDİR ?
Kist hidatik, olarak da adlandırılan kistik ekinokokkoz; erişkin formunun köpek, kurt, tilki gibi et yiyen hayvanların ince bağırsaklarında yaşadığı Echinococcus granulosus adı verilen parazitin larvalarının sebep olduğu zoonotik bir hastalıktır.
Parazit yumurtalarının ağız ve solunum yoluyla alınmasından sonra insanların karaciğer, akciğer, dalak, beyin gibi iç organlarında kistler oluşturarak ölüme yol açabilen kist hidatik ülkemizde hayvanlarda çok yaygındır ve ciddi ekonomik kayıplara yol açmaktadır.
Parazitin gerçek ara konakları koyun, keçi, sığır, domuz ve develer, son konakları ise köpek, kurt, tilki gibi et yiyen hayvanlardır. Ancak, esas kaynak sıklıkla köpeklerdir. Koyunların kistli iç organlarının köpeklere yedirilmesi ile kist içinde bulunan genç parazit köpeklerin bağırsağına yerleşerek olgunlaşır ve ergin parazit oluşur. Köpekteki ergin parazitler yumurtlamaya başlar ve bu yumurtalar köpeğin dışkısı ile dışarı atılır. Bu yumurtalar ile bulaşık otları yiyen koyunlarda parazitin genç formu oluşur. Parazitin yaşamını devam ettirmesi ve çoğalabilmesi için hem koyunlara hem de köpeklere ihtiyacı vardır.
Köpek dışkısı ile atılan yumurtalar çok dayanıklıdır, toprakta ve soğukta bir yıl kadar canlı kalabilirler. Dışkıyla atılan yumurtalar hayvanların ayakları, arazi eğimi, rüzgar ve yağmurla yayılırlar.
Hastalık insanlara paraziti taşıyan köpek, kedi, çakal, tilki, kurt gibi hayvanların dışkısı ile etrafa yayılan parazitin yumurtaları ile kirlenmiş çiğ tüketilen meyve ve sebzelerin yenmesi, suların içilmesi, rüzgar ile uçuşan yumurtaların solunum yoluyla alınması ve paraziti taşıyan köpekler sevildikten sonra ellerin iyice yıkanmaması yoluyla bulaşır.
Hastalığın belirtileri insanların organ ve dokularında oluşan kistlerin büyüklüğüne ve yerine göre farklılık gösterir. Kistlerin büyüklüğü nohut büyüklüğünden çocuk başı büyüklüğüne kadar değişik boyutlarda olabilir. Hastalığın başlarında kistin küçük olduğu dönemlerde uzun yıllar boyunca hiçbir belirti vermeyebilir. Kist büyüdükçe; bulunduğu bölgeye ve oluşturduğu baskıya göre belirtiler ortaya çıkar. Kistler en sık karaciğer ve akciğerlerde görülürler. Karaciğer yerleşiminde karnın sağ üst kısmında ağrı, bulantı, kusma ve bazen kaşıntı, sarılık gibi belirti görülür. Akciğer tutulumunda solunum sıkıntısı, öksürük, ağızdan kan gelmesi ve göğüs ağrısı olabilir. Diğer organ ve sistem tutulumlarında da bu bölgelere ait tablolar ortaya çıkar.
Kist hidatik hastalığından korunmak için;
• Köpek ve kedilere çiğ gıdalar ile kistli iç organlar kesinlikle yedirilmemelidir.
• Kişisel temizlik kurallarına dikkat edilmeli, içme ve kullanma suları temiz olmalı, çiğ yenen sebze ve meyveler bol su ile iyice yıkandıktan sonra tüketilmelidir.
• Sahipli köpek ve kediler, muhakkak parazit yönünden tedavi ettirilmeli ve sahiplerince gezdirilirken etrafa dışkılamaları halinde mümkünse dışkı uygun bir şekilde toplanıp bertaraf edilmelidir. Köpekler, çocukların oyun oynadıkları oyun bahçesi, park, okul bahçesi gibi yerlerde dolaştırılmamalıdır.
• Belediyeler tarafından sahipsiz köpeklerin müdahaleleri yapılmalıdır.
• Köpekler parazit yumurtaları burunlarına ve tüylerine bulaştırabilirler. Parazit mücadelesi yapılmadan serbest dolaşan köpeklerin okşanması ve sevilmesi sırasında parazit yumurtaları ellere bulaşabilir. Bu şekilde kirlenen ellerin yıkanmadan ağıza götürülmesi ile parazitin yumurtası alınır. Bu nedenle, özellikle çocukların sokak köpekleri ile oynamalarına izin verilmemeli, temas halinde ellerin bol su ve sabunla yıkanması sağlanmalıdır.
• Sağlıksız koşullarda yapılan hayvan kesimi, hastalığın yayılmasında köpeklerden çok daha fazla etkilidir. Bu nedenle hayvan kesimleri, mezbahalarda ve veteriner hekim kontrolünde yapılmalıdır. Kesilen veya ölen hayvanların kist bulunduran organları köpeklerin ve diğer etçil hayvanların ulaşamayacağı şekilde gömülerek bertaraf edilmelidir. Özellikle kurban bayramlarında bu hususlara daha çok dikkat edilmelidir. Kurban kesimi için belediyelerce tahsis edilen özel kesim yerleri kullanılmalı ve kesimler veteriner hekim gözetiminde yapılmalıdır. Kurban Bayramında kesilen koyunların kistli organları köpeklere yedirilmemeli, yakarak imha edilmeli ya da derin bir çukura gömülmelidir.
#SağlıklıBayram